Film, karlar altında bir ormanda bir dişi, bir erkek, iki geyiğin birbirlerine yakınlaşmasıyla başlıyor. Sessiz derinden iki ruhun yakınlaşması gibi. Sonra farklı canlıların aynı dünyaya nasıl baktığını biraz gözlemletiyor yönetmen. İşbu ya, birden bir mezbahada buluyorsunuz kendinizi, sonra gerçek hayatlara çarpıyorsunuz.
Birden derin bir aşka atıyor sizi hikayenin akışı. İnsanların güzelliği, çiğliği, sevgileri ve yalanları her şey sere serpe.
Gerçek bir aşkın içine düşüyorsunuz sonunda; “sakat” kabul edilen bir ruhun tüm özverisi ve her şeyiyle, fiziksel engeli olan bir adama aşık oluşunu usul usul sindiriyorsunuz. Tek kelime fazla değil, tek görüntü eksik değil!
“Beden ve Ruh”, Berlin’den Altın Ayı ile döndükten sonra Oscar’da “En iyi yabancı film” de aday. Bugüne kadar anlatılmış en güzel aşk hikayelerinden birini kaçırmak istemiyorsanız, muhakkak izleyin.
