2000’li yıllara damgasını vuran, oluşturduğu felsefenin yanında sinemaya kattığı yeni tekniklerle de birçok kişiye ilham olan Matrix serisinin dördüncü filmi artık sinemalarda. Uzun süreden beri beklenen ve yeni söylemleri merak edilen film, ilk tepkilere bakıldığında bekleneni karşılayamamış gibi gözüküyor.

Her ne kadar izleyenlerin beklentisini karşılayamamış gibi gözükse de bir jenerasyona fikirleriyle yön veren ve “Gerçek nedir?” sorusunu temel alan yapımdan esinlenen çok fazla esere de tanık olduk. Çoğu, “West World”de de dediği gibi gerçekle sahtenin farkını anlayamıyorsan öneminin olmadığını vurgulamaya devam ediyordu. Matrix’de ise hala gerçeği aramaya yönelik istek devam ediyor.

Sanal gerçeklik, paralel evrenler ve metaverse kavramlarıyla beraber salgınların ve tehditlerin ortasında yeni yaşamını kabullenmeye çalışan insanoğlu için oldukça anarşist bir söylem. Kendi yarattığmız gerçeklik bizim gerçekliğimiz ise ve -seçim mi kader mi- sorusunun bir önemi yoksa bunları kabul ederek yaşamaya mı devam edeceğiz, yoksa bizden daha büyük bir amacın peşinden mi koşacağız?

Görünen o ki, Matrix’in devam filminde bu soru yine masamıza konuyor. Hatta finalde bile tekrar gerçekliğin peşinden koşma şansının gelmesini aşkla kutluyor. Peki insan o zaman sadece aşk ve hayatın anlamı, yani gerçeği bulmak için mi yaşıyor?

Matrix Resurrections
7
OYUNCULUK
8
HİKAYENİN ANLATIMI
8
GÖRSELLİK
10Cümle 7.7

YORUMLAR